top of page

Search Results

"" için 40 öge bulundu

  • Trabzon Spor Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Spor Hukuku Davaları ​ Spor Hukuku, sporun sureleri arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne, spor ahlakı ve ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde çözüm arayan hukuk dalıdır. Profesyonel sporcu sözleşmelerinin düzenlenmesi Disiplin Hukuku meseleleri 6222 sayılı yasadan kaynaklanan davalar Sporcu transferinden doğan davalar Sporcu sözleşmelerinden kaynaklanan hak ve alacak davaları Spor Kazalarından doğan hallerde tarafların temsili Dopingle ilgili yetkili birimlere itiraz ​ Trabzon Spor Hukuku Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Trabzon Men-i̇ Müdahale Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    El Atmanın Önlenmesi ve Ecr-i Misil Davası ​ Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını kullanmasının önüne geçilmesine el atma (müdahale) denir. Bu durumun sona erdirilmesi için taşınmaz maliki tarafından açılan davaya El atmanın önlenmesi davası (müdahalenin men’i) davası denir. El atmanın önlenmesi davasının konusu çok geniş kapsamlıdır. Malikin rızası dışında yapılan tüm müdahaleler bu davanın konusu sayılabilir. Devlet organları tarafından yapılan fiili ve hukuki el atmalarda KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA söz konusu olur. El atma durumunda mülkiyet hakkının kullanılmasına engel olunmaktadır. Bu gibi durumlarda malikin tazminat talep etme hakkı mevcuttur. El atma nedeni ile bir kimse maddi ve manevi zarara uğruyor ise bunun tazmin edilmesini davalı taraftan isteyebilecektir. Haksız müdahale ile müdahalede bulunan kişi, dava konusu taşınmaz üzerinden kendisine bir fayda sağlamaktadır. Oysa mülkiyet hakkı gereğince taşınmaz üzerinden yarar sağlama yetkisi yalnızca malike aittir. Malikin sahip olduğu hak, ancak kendi rızası ile bir başkasına devredilebilir. Malikin rızası yok ise haksız el atma söz konusu olur. Bu duruma haksız işgal de denir. İşgal eden kişi fuzuli şagil olarak da adlandırılır. El atma nedeni ile uğranılan zararlar için söz konusu olan tazminata ecrimisil tazminatı (haksız işgal tazminatı) denir. El atmanın önlenmesi davası ile beraber aynı dava içerisinde ecrimisil talebinde de bulunmak mümkündür. Ecrimisil bedeli olarak şu zararlar talep edilebilir: Taşınmazın haksız kullanımı nedeni ile taşınmazdaki yıpranmalar Taşınmazın salt kullanımından dolayı ödenmesi gereken bedel Taşınmaz sahibinin haksız işgal nedeni ile mahrum kaldığı kar ​ Trabzon Ecr-i Misil Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Arabulucu | Öksüz Hukuk Bürosu

    Arabuluculuk; bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafı olan kişilerin, özgür iradeleriyle seçtikleri tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin (arabulucu) hakemliğinde, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra başvurdukları bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, uyuşmazlığın mahkeme dışı, hızlı ve kesin bir şekilde çözülmesini amaçlayan bir usul hukuku kurumudur. Arabuluculuk, “zorunlu arabuluculuk” ve “ihtiyari arabuluculuk” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır: Zorunlu Arabuluculuk: Bazı uyuşmazlıklar için mahkemeye dava açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğu vardır. Zorunlu arabuluculuk, bu uyuşmazlıklar açısından dava şartıdır. Yani, arabulucuya gitmeden açılan dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir. Ticari davalar ve iş davalarına konu olan bazı talepler (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, maaşlar vb.) zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. İhtiyari Arabuluculuk: İhtiyari arabuluculuk, tarafların bir arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı halde uyuşmazlığın çözümü için dava açmadan önce arabulucuya başvurmayı tercih etmesidir. Taraflar üzerinde tasarruf edebilecekleri her türlü özel hukuk uyuşmazlığıyla ilgili ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurabilir. Suç teşkil eden fiillerle bağlantılı uyuşmazlıklar, arabuluculuk yoluyla değil; Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre uzlaştırma/uzlaşma hükümleri uygulanarak her savcılık bünyesinde bulunan uzlaştırma büroları tarafından çözülür. Arabulucu Kimdir? Nasıl Arabulucu Olunur? Arabulucu; hukuk fakültesi mezunu, mesleğinde en az 5 yıllık deneyime sahip olan, arabuluculuk, iletişim ve görüşme teknikleri konularında uzmanlık eğitimi almış kişidir (Arabuluculuk Kanunu md. 20). Avukatlar da arabulucu olabildiğinden halk arasında “arabulucu avukat” şeklinde deyimler de kullanıldığı görülmektedir. Arabulucular, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra arabuluculuk faaliyeti ile ile ilgili temel bilgiler, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri, davranış psikolojisi vb. gibi teorik ve pratik bilgileri içeren bir mesleki eğitim alırlar. Mesleki eğitimden sonra yapılan arabuluculuk sınavı ile mesleki yeterlilik ölçülür. Arabuluculuk sınavını başarıyla geçen arabulucular faaliyette bulunabilmek için arabuluculuk listesine kayıt yapmak zorundadır. Özellikle belirtelim ki; sadece Adalet Bakanlığı tarafından tutulan arabuluculuk listesine kayıtlı kişiler arabuluculuk faaliyeti yürütebilir. Ticari Davalarda Zorunlu Arabuluculuk 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Yani, arabulucuya başvurulmadan bu tür davalar doğrudan asliye ticaret mahkemesine açılamaz. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir. İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk İş hukukunda işçi ve işveren arasındaki yıllık izin ücreti, fazla çalışma (fazla mesai) ücreti, maaş vb. gibi işçilik alacakları ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı vb. gibi tazminatlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar 01.01.2018 tarihinden itibaren zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülecektir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3). İşçi ve işveren aralarındaki hukuki sorunu gidermek için öncelikle zorunlu olarak arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabulucuya başvurmadan iş mahkemesinde açılan iş davaları “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilecektir. İşçi ve işveren, iş hukuku ile ilgili hukuki sorunun çözümü için bir arabulucu üzerinde anlaştıkları takdirde, uyuşmazlığı her iki tarafın da kabul ettiği arabulucu çözmeye çalışır. Taraflar, bir arabulucu üzerinde uzlaşamadıkları takdirde, her adliyede bulunan “arabuluculuk merkezi” listeye kayıtlı arabulucular arasından seçeceği bir arabulucuyu uyuşmazlığı çözmek üzere görevlendirir. İş hukukunda “dava şartı” olarak kabul edilen arabuluculuğun uygulama alanları şu şekildedir: İşe İade Davalarında Zorunlu Arabuluculuk: İşe iade davaları, iş sözleşmesinin hukuka aykırı feshedilmesi halinde işçinin işine geri dönmesini sağlayan bir iş davası türüdür. İşçi, iş akdi feshedildikten sonra işe iade davası açmadan önce uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözülmesi için arabulucuya başvurmak zorundadır. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir (4857 sayılı İş Kanunu m.20/1). Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde; İşe başlatma tarihini, Ücret ve diğer hakların parasal miktarını, İşçinin işe başlatılmaması durumunda tazminatın parasal miktarını, belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hâle gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur (4857 sayılı İş Kanunu m.21/5). Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/15). Kıdem Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: Kıdem tazminatı, belli koşulların sağlanması halinde işyerinde çalıştığı süre boyunca kazandığı kıdeminin karşılığı olarak işverence işçisine ödenen tazminattır. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için aynı işverenin işyerlerinde en az 1 yıl çalışmak gereklidir. Kıdem tazminatı hakkı elde ettiği halde, alacağını işverenden alamayan işçi öncelikle arabulucuya başvurarak uyuşmazlığın giderilmesini talep edecektir. İhbar Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: İhbar tazminatı, önceden bildirimde bulunulmaksızın iş akdi haksız feshedilen işçiye işyerinde sahip olduğu kıdeme göre değişen oranlarda ödenen tazminattır. İhbar tazminatı alacağına hak kazanılıp kazanılmadığı, tazminatın miktarı ve ödeme şekli nedeniyle işçi ile işveren arasında çıkan uyuşmazlıklar dava açılmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumu yoluyla çözülecektir. Fazla Çalışma (Mesai) Ücretinde Zorunlu Arabuluculuk: Fazla çalışma ücreti, iş kanununun belirlediği çerçevede ve şartlarda işçinin işyerinde haftalık 45 saati aşan çalışmalarıdır. İşveren, haftalık 45 saati aşan her saatlik çalışma için normal saat ücretinin %50 fazlası kadar fazla mesai ücreti ödemek zorundadır. Fazla çalışma ücreti, uygulamada mahkemeleri en çok meşgul eden uyuşmazlıktır. Fazla çalışma ücreti alacağı için de iş mahkemesinde dava açmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumuna başvurulması gerekir. Yıllık ücretli izin, maaş (işçilik aylık ücreti veya yevmiye ücreti), genel tatil ücretleri, milli ve dini bayram tatil ücretleri için de dava açılmadan önce uyuşmazlığın “zorunlu arabuluculuk” yoluyla çözümü için başvurulması zorunludur. İşçi ile İşverenin Birbirine Hakaret Etmesi: Çalışma hayatında işçi ve işveren arasında en sık yaşanan sorunlardan biri tarafların birbirine hakaret etmesidir. İşçi ve işverenin birbirine hakaret etmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Taraflar, iş ilişkisinden kaynaklanan nedenlerle birbirine hakaret etmişse doğrudan dava açamayacak, önce arabuluculuk yöntemiyle sorunu çözmeye çalışacaktır. İşyerindeki iş malzemelerine veya mallara zarar verilmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de öncelikle zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülmelidir. Hemen belirtelim ki; iş kazaları veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bu konulara ilişkin tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunluluğu aranmamaktadır. Bu davalar doğrudan iş mahkemesine açılabilir. Arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/16). Arabuluculuk Bürosuna Başvurulması Halinde İş Davalarında Zamanaşımı İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, aşağıda belirtilen tazminat ve ücretlere ilişkin zamanaşımı süresi 5 yıldır (4857 sayılı İş Kanunu Ek Madde): Yıllık izin ücreti, Kıdem tazminatı, İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan ihbar tazminatı, Kötüniyet tazminatı, İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. Uyuşmazlığın arabulculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanağın düzenlendiği tarihte zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. İş Davalarında Arabuluculuk Başvurusu Nereye ve Nasıl Yapılır? İşçi ve işveren arabuluculuk siciline kayıtlı bir arabulucu üzerinde anlaşamadıkları takdirde, arabuluculuk bürosu, iş hukuku uyuşmazlığını çözecek arabulucuyu kendisi görevlendirir. Zorunlu arabuluculuk için başvuru, şu şekilde yapılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/5): Arabuluculuk için başvuru işçi tarafından yapılacaksa; işverenin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir. Arabuluculuk için başvuru işveren tarafından yapılacaksa; işçinin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir. Arabuluculuk bürosu olmayan adliyelerde arabuluculuk bürosunun görevi sulh hukuk mahkemesi yerine getirir. Arabuluculuk bürosu kendisine gelen başvuru üzerine uyuşmazlığı çözmek için bir arabulcu görevlendirir. Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı büro tarafından taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili büro, yeniden arabulucu görevlendirir. İş Davasının Arabuluculuk Yoluyla Çözülmesi Ne Kadar Sürer? Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/10). Arabuluculuk, hızlı ve etkin bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğundan uyuşmazlığın süresi içinde çözülememesi halinde dosya kapatılır. Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hallerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir (7036 sayılı Kanun m.3/11). Arabuluculuk Toplantısına Katılmayan Tarafın Hukuki Sorumluluğu Nedir? Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/18). Arabuluculuğa tabi iş hukuku uyuşmazlıkları ile ilgili bir tarafın arabuluculuk yapılması için başvurması halinde, her iki tarafın da belirlenen ilk toplantıya katılması yükümlülüğü vardır. Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf iş mahkemesinde dava açılması halinde kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin (dava avukatlık ücreti, harçlar, bilirkişi ücreti vb. giderler) tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca ilk toplantıya katılmayan bu taraf lehine avukatlık vekalet ücretine de hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. Yani, her iki taraf yaptığı masrafları ve harçları kendisi öder. Ancak bu halde haklı çıkan taraf lehine yasal avukatlık ücretine hükmedilebilir. İş Hukuku Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Ücretinin Ödenmesi Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı dikkate alınarak arabuluculuk asgari ücret tarifesi ikinci kısmına göre belirlenir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde, iki saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Hemen belirtelim ki, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, iş mahkemesinde dava açılması halinde yargılama giderlerinden sayılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/14). Arabuluculuk Aşamasından Sonra İş Mahkemesinde Dava Açılması Arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülememesi halinde iş mahkemesine dava açılabilir. Davacı, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülemediğinde dair tutulan son tutanağı veya tutanağın örneğini dava dilekçesine ekleyerek iş mahkemesinde dava açmalıdır. Uyuşmalığın arabuluculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanak dava dilekçesine eklenmediği takdirde iş mahkemesi davacıya son tutanağın bir haftalık kesin sürede mahkemeye ibraz edilmesini, aksi takdirde davanın reddedileceğini ihtar eder. Mahkeme ihtarının gereği yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa gönderilmeden dava usulden reddedilir. İhtiyari Arabuluculuk: Hangi Uyuşmazlık ve Davalar İçin Arabuluculuğa Başvurulabilir? İş davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması dışında herhangi bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafları da zorunlu olmadığı halde arabulucuya başvurabilir. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri tüm özel hukuk uyuşmazlıkları, işleri ve davaları arabuluculuk yasası uygulaması ile çözüme kavuşturulabilir (Arabuluculuk Kanunu md.1/2). Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar, genel olarak kamu düzenini ilgilendirmeyen, taraflar dışındaki kişilerin, özellikle kamu kurumlarının haklarına zarar vermeyen uyuşmazlıklardır. Örneğin, iş hukukunda kıdem tazminatı arabuluculuk konusu olabilirken, hizmet tespiti davasının konusu olan uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülemez. Çünkü, hizmet tespiti davası kişinin üzerinde tasarruf edemeyeceği sosyal güvenlik haklarının yanı sıra kamu idaresinin bazı haklarını (prim alma vs.) da etkileyecek niteliktedir. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri ve arabuluculuğa elverişli bazı dava ve işler şunlardır: Kural olarak ticaret hukuku ve sigorta hukukuna ilişkin her türlü iş ve dava, Maddi ve manevi tazminat davası, Mirasta mal paylaşımı, miras hukukundan kaynaklanan saklı pay nedeniyle tenkis davası , muris muvazaası gibi hukuki uyuşmazlıklara dair davalar, Boşanmada mal paylaşımı, boşanma davası kesinleşmişse boşanmada maddi ve manevi tazminat talepleri, katkı veya katılma alacağına dair talep ve davalar, İş hukukundan kaynaklanan, kıdem tazminatı , ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti alacakları; iş kazası nedeniyle maluliyet veya ölümden kaynaklanan tazminat , destekten yoksun kalma tazminatı vb. gibi her türlü tazminat talepleri, Gayrimenkul hukukundan kaynaklanan; vekalet görevinin (vekillik yetkisinin) kötüye kullanılması, muris muvazaası nedeniyle açılan davalar, usulsüz tasarruf vb. gibi nedenlerle nedenlerle açılan tapu iptal ve tescil davası, gayrimenkule yapılan müdahalenin men-i (tecavüzün önlenmesi) davası, işgal tazminatı (ecrimisil) davası, önalım (Şufa) davası , ortaklığın giderilmesi/izale-i şüyu davaları, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıklar. Hangi Uyuşmazlık ve Davalar İçin Arabuluculuğa Başvurulamaz? Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri hukuki sorunlara ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülemez. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar çoğunlukla kamu hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklardır. Kamu hukukunun yanı sıra aile hukuk gibi özel hukuk alanlarına ilişkin bazı hukuki problemler de arabuluculuk yoluyla çözülemez. Önemle belirtelim ki, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre uzlaştırma/uzlaşma kapsamında olan bir suç ile bağlantılı uyuşmazlıklar da arabuluculuk kanunu dışındadır. Bu uyuşmazlıklar için Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre uzlaşma yoluna gidilerek tüm uyuşmazlık savcılıklara bağlı uzlaştırma büroları tarafından çözülmelidir. Tarafların arabulucuya gidemeyecekleri diğer uyuşmazlıklar şunlardır: Ceza davaları , Nüfus kaydının düzeltilmesi veya değiştirilmesi davaları, Çocuğun velayeti, Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar, İdari yargının yetkisine giren tam yargı davası ve iptal davası, Vergi hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar, İş hukukundan kaynaklanan hizmet veya iş kazasının tespiti vb. gibi tüm tespit davaları. Arabulucuya Başvuru Süresi Nedir? Uyuşmazlığın tarafları gerek dava açılmadan önce gerekse dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurmak konusunda anlaşabilirler (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu md.13). Bu nedenle, taraflar arabulucuya gitme konusunda anlaştığı müddetçe uyuşmazlığın her aşamasında arabuluculuk kurumuna başvurulabilir. Dava açılması halinde mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda bilgilendirebilir veya teşvik edebilir. Uyuşmazlığın taraflarından biri, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra, diğer tarafa arabulucuya başvurma konusunda bir teklif sunabilir. Arabulucuya başvurma konusunda karşı tarafa iletilen teklif, 30 gün içinde olumlu cevaplanmazsa reddedilmiş kabul edilir. (md.13) Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri halinde yargılama, mahkemece üç ayı geçmemek üzere ertelenir. Bu süre, tarafların mahkemeye yeniden birlikte başvurusu üzerine üç aya kadar uzatılabilir (md.15). Arabuluculuk Sürecinde Tarafların Hak ve Yükümlülükleri Nelerdir? Arabuluculuk, mahkeme dışı bir çözüm yöntemi olmasına rağmen, tarafların uzlaşma sürecinde bazı hak ve yükümlülükleri vardır. Arabuluculuk sürecinin bir anlaşmayla neticelenmesi halinde anlaşmanın uygulanabilesi; anlaşma sağlanamadığı takdirde, tarafların ileride dava hakkını hak kaybına yol açmadan kullanabilmesi için bazı güvence mekanizmaları oluşturulmuştur. Arabuluculuk sürecine katılan tarafların hak ve yükümlülükleri şunlardır: Arabuluculuk Sürecinde Gizlilik İlkesi Arabuluculuk süreci gizli yürütülmelidir (Arabuluculuk Kanunu md.4). Arabulucu, arabuluculuk yapması nedeniyle kendisine verilen veya başka bir şekilde elde ettiği tüm bilgi, belge ve kayıtları gizli tutmak zorundadır. Taraflar da gizliliğe riayet etmek zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sırasında hiç kimse fotoğraf çekemez, ses veya görüntü kaydedemez (Arabuluculuk Yönetmeliği md. 6). Arabuluculuk faaliyeti yapılırken gizliliğe aykırı hareket eden ister arabulucu olsun ister taraflar olsun 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır (Arabuluculuk Kanunu md.33). Ayrıca, arabulucunun arabuluculuk sicilinden silinmesi de gündeme gelecektir. Müzakereler sırasında veya tarafların bir araya geldiği herhangi bir ortamda ses veya görüntülerin kaydedilmesi halinde, Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi veya Kayda Alınması Suçu işlenmiş olur. Arabulucunun yanında çalışan veya ilişkili olduğu kişileri de gizlilik ilkesine riayet etmek zorundadır. Arabuluculuk Uygulamasında Eşitlik ve İradilik İlkesi Arabuluculuk sürecin tarafların özgür iradesiyle başlayan bir süreçtir. Taraflar, arabulucuya başvurmak veya başvurduktan sonra süreci devam ettirip ettirmemek konusunda tamamen özgürdür. Taraflar, hiçbir şekilde bu sürece katılmaya zorlanamayacağı gibi uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten her aşamada vazgeçebilirler. Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse süreç boyunca eşit haklara sahiptirler. Taraflardan biri arabuluculuk sürecinin dışında bırakılamayacağı gibi söz hakkı da diğerine göre kısıtlanamaz (Arabuluculuk Kanunu md.5). Arabulucunun Seçimi, Tarafsızlığı ve Arabuluculuk Sürecinin Yürütülmesi Arabulucu, arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucular arasında tarafların özgür iradesiyle seçilir. Taraflar hangi arabulucu ile çalışmak istiyorlarsa, o arabulucu ile çalışabilirler. Arabulucu, arabuluculuk sürecine katılan herkese tarafsız ve eşit davranmak zorundadır. Arabulucu, tarafsızlığı hakkında şüphe doğuracak işlem, tutum ve davranışlarda bulunamaz (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu md.8). Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti başlar başlamaz, tarafları arabuluculuğun ne anlama geldiği, temel ilkeleri, sürecin nasıl yürütüleceği ve sonuçları hakkında bilgilendirmekle yükümlüdür (Arabuluculuk Kanunu md.11). Arabulucu tarafların her biriyle ayrı ayrı görüşebileceği gibi her iki tarafla birlikte de görüşebilir. Önemli olan tarafların hak ve menfaatlerinin dengelenmesi, uyuşmazlığın çözülmesi için en uygun metodla hakemlik yapılmasıdır. Taraflar, bu görüşmelere avukatları ile birlikte de katılabilirler (Arabuluculuk Yönetmeliği md.11/1). Mahkemeler tarafından kullanılması gereken yargısal bir yetkinin kullanımı şeklindeki işlemler arabulucu tarafından yapılamaz (Arabuluculuk Kanunu md.15). Örneğin, tanık dinleme, keşif yapma, bilirkişi raporu alma gibi işlemler ancak mahkemeler tarafından yerine getirilebilir, arabulucunun bu işlemleri yapma yetkisi yoktur. Arabulucu görevini bizzat kendisi yerine getirmek zorundadır. Arabulucu bu görevini kısmen dahi olsa bir başkasına devredemez, arabuluculuk görevinin başkası tarafından yerine getirilmesini . Arabulucu, tarafsızlığından şüpheye düşülmesine neden olabilecek durumların varlığı hallerinde tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Örneğin; arabulucu ile uyuşmazlık konusu iş arasında sosyal bir ilişki olması, taraflardan birini tanıması vs. gibi sayısız sebeple tarafsızlık konusunda şüphe doğabilir. Arabulucunun bilgilendirmesine rağmen taraflar, arabulucunun görevine devam etmesini birlikte talep isterlerse, arabulucu görevine devam edebilir (Arabuluculuk Yönetmeliği md.12). Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra, bilirkişilik veya avukatlık yapamaz. Arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde, arabulucu, elinde bulunan belgeleri ve arabuluculuk faaliyeti neticesinde düzenlenen tutanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır (Arabuluculuk Yönetmeliği md. 15). Arabuluculuk Neticesinde Tarafların Anlaşması (Arabuluculuk Kanunu md.18) Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır (Arabuluculuk Kanunu m.17/2). Arabuluculuk neticesinde taraflar uyuşmazlığın çözümü noktasında bir anlaşmaya varmışsa, arabulucu tarafından bu anlaşmanın tüm unsurları yazılı hale getirilir. Arabuluculuk yasası, tarafların üzerinde uzlaştığı konuların yer aldığı belgeyi “anlaşma belgesi” olarak tarif etmektedir. Arabulucu tarafından düzenlenen anlaşma belgesi, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanarak hukuki değer kazanır (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md. 18). Arabuluculuk Anlaşmasına İcra Edilebilirlik Şerhi Taraflar, anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini görevli ve yetkili mahkemeden talep edebilirler. Anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi olmadan da geçerlidir. Ancak, icra edilebilirlik şerhi içeren anlaşma belgesi, mahkeme tarafından verilen bir karar gibi, yani ilam niteliğindeki bir belge gibi işlem görür. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi vermeye yetkili ve görevli mahkeme; Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir (Arabuluculuk Kanunu m.17/2). Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. İcra edilebilirlik şerhi, çekişmesiz yargı işi olup inceleme dosya üzerinden yapılarak şerh konusunda karar verilir. (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.18/3). Mahkemenin inceleme yetkisi sadece anlaşma içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığıyla sınırlıdır. Mahkemenin anlaşma içeriğini değiştirme, hüküm ekleme veya çıkarma yetkisi yoktur. Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır (Arabuluculuk Yasası m.18/4). İcra edilebilirlik şerhinin fonksiyonu arabuluculuk anlaşma belgesine mahkeme kararı (ilam) niteliği kazandırmasıdır. Tarafların avukatları ile birlikte imzaladıkları arabuluculuk anlaşması belgesi kendiliğinden mahkeme kararı gibi bir işlevi yerine getirmketedir. Özellikle belirtelim ki, arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme mutlaka duruşmalı olarak yapılır. Arabuluculuk Konusu Beyan veya Belge Davalarda Kullanılamaz Arabuluculuk faaliyetinin gizli yapılmasının neticesi olarak; taraflar arabuluculuk süreci sonunda bir anlaşmaya ulaşamadıklarında, arabuluculuk sürecinde ifade edilen beyanlar veya ileri sürülen belgeler mahkemelerde delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın arabulucudan sonra tahkim yoluna götürülmesi halinde dahi bu belge ve beyanlar delil olarak kullanılamaz (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.5). Taraflar, arabulucu veya üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında veya tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz (md.5): Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği, Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler, Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü, Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler. Hukuk davasında veya tahkim yolunda delil olarak ileri sürme yasağı, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır. Arabuluculuk sürecinde ileri sürülen beyan veya belgelerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, arabuluculuk yasası hükümlerine aykırı bir şekilde delil olarak sunulmuş olsa dahi sunulan mahkeme tarafından hükme esas alınamaz. Beyan veya belgelere dair yukarıda açıkladığımız unsurlar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.5/5). Arabulucunun Ücreti Nasıl Ödenir? Arabulucu, yaptığı hizmet karşılığında bir ücret alır (Arabuluculuk Kanunu md.7). Taraflar başka türlü kararlaştırmamış ise; arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi uygulanarak belirlenir. Arabulucunun ücreti ve diğer tüm masraflar aksi taraflarca kararlaştırılmamışsa eşit olarak karşılanır. Örneğin; konusu para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda her iki taraftan toplam uyuşmazlık konusunun %6’sı kadar bir oranla başlayan ve taraflarca eşit miktarda ödenen bir arabuluculuk ücreti söz konusudur. Aile Hukukuna İlişkin Arabuluculuk Sistemi Arabuluculuk, Türkiye’de henüz gelişim aşamasındadır. Tasarı halinde olup henüz kanunlaşmayan düzenlemeye göre aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar da arabuluculuk yoluyla çözülecektir. Aile hukukuna ilişkin arabulucuk; kadına karşı şiddet içeren vakıalar hariç olmak üzere şu uyuşmazlıkları kapsamaktadır: Boşanma davası, Velayet davası, Nafaka davası, Boşanmada maddi ve manevi tazminat, Boşanmada mal paylaşımı, yani katılma alacağı, katkı payı alacağı veya değer artış payı alacağı, Ev eşyalarının paylaşımı. ​ ​ Avukat & Arabulucu Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Hakkimizda | Öksüz Hukuk Bürosu

    Hakkımızda ​ Öksüz Arabuluculuk & Hukuk Bürosu Arabulucu & Avukat Ayşe Öksüz Zıvalı tarafından Trabzon da kuruldu. ​ Öksüz Arabulucuk & Hukuk Bürosu kurulurken özel hukuk alanında uzmanlaşmayı hedeflemiş, büyümesini de bu yönde sürdürmüştür. ​ Öksüz Arabuluculuk & Hukuk Bürosu’nun temel hedefi, öncelikle hukuki sorunların ortaya çıkmasını önleme amaçlı hukuki danışmanlık, mevcut hukuki sorunların çözümünün sağlanması için ise avukatlık hizmeti vermek, hukuki danışmanlığını yaptığımız kişi ve kuruluşları karşılaştıkları hukuki ihtilaflarda en hızlı, en doğru ve en masrafsız çözüme ulaştırmaktır. Öksüz Arabuluculuk & Hukuk Bürosu olarak amacımız; taraflar arasındaki hukuki ilişkilerin düzenlenmesini, her türlü hukuki anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede sağlamaktır. Büromuzun mevcut portföyü; inşaat, taahhüt, sanayi, bankacılık, finans, yayıncılık, sağlık, sigorta, medya, marka, iletişim, bilişim, elektronik ve gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren çeşitli şirketlerdir. Ayrıca gerçek kişilerin iş hukuku, aile hukuku (boşanma,velayet,vesayet vb), gayrimenkul hukuku, alacak, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, tanıma, tenfiz, kira ilişkisinden doğan uyuşmazlıklar da portföyümüz kapsamındadır. Öksüz Arabuluculuk & Hukuk Bürosu, vizyon sahibi kurumsal bir avukatlık bürosudur. Hesap verebilirlik, şeffaflık, objektiflik ve verimlilik, temel hizmet ilkelerimizdir. Avukatlık Büromuz Trabzon ilinde olup; Ankara, İstanbul, Adana,İzmir ve Türkiye’nin diğer önemli ticari merkezlerindeki bürolarla işbirliği yapmaktayız.

  • Trabzon İdare Ve Vergi̇ Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Trabzon İdare ve Vergi Hukuku Davaları ​ İDARİ DAVA NEDİR? ​ Devlet kurumları tarafından yapılan işlemlere karşı dava açılan davalara İdari Dava denir. İdari davalarda mahkemelerce idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenir, yerindeliği denetlenmez. İdari davalar idare mahkemesinde, vergi mahkemesinde veya Danıştay’da görülür. İdare mahkemesi; idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerine karşı açılan idari davalara bakmakla görevli temel mahkemelerden biridir . İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalar dışındaki tüm iptal davaları (bir idari işlemin hukuka aykırı olması nedeniyle iptal edilmesi talebiyle açılan idari davalar) ve tam yargı davalarında (idari işlem veya eylemler nedeniyle zarar görenlerin idare aleyhine açtıkları tazminat davaları) yargılama yapar. Vergi mahkemesi; idarenin vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin iptal ve tam yargı davalarına bakmakla görevli idari mahkemedir. Vergi mahkemeleri; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar, yukarıdaki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davalar ve diğer kanunlarla vergi mahkemesine verilen davalarda yargılama yapar. ​ İDARİ DAVA HANGİ İŞLEMLERE KARŞI AÇILIR? ​ İdarenin hukuka aykırı olarak gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin iptali ve uğranılan zararın tazmini için açılır. Dava açılması için ilgili işin idare (bir kamu kurumu) tarafından yapılmış olması gerekir. Ayrıca bu işlem kesin olarak tamamlanmış olmalıdır. Eğer idari işlemin tesisi devam ediyorsa, başka bir makamın onayına ihtiyaç varsa, veya verilen karara karşı başvuru yaparak kararın değiştirilmesini talep etmek imkanı varsa o işlem kesin olarak tamamlanmamış demektir. Önce idari yolların tüketilmesi gerekir. İDARİ DAVA HANGİ SÜREDE AÇILIR? ​ İdare tarafından yazılı bildirim (tebligat) yapılmasını takiben Vergi Mahkemelerinde 30, İdare Mahkemelerinde veya Danıştay’da 60 gün içerisinde dava açılması gerekir. Özel kanunlarda düzenlenen dava açma süreleri saklıdır. ​ İDARİ YARGI ALANINDA GÖREV YAPAN MAHKEMELER : ​ İdare Mahkemeleri (İlk derece mahkemesi) Vergi Mahkemeleri (İlk derece mahkemesi) Bölge İdare Mahkemeleri (İstinaf mahkemesi olarak görevli) Danıştay (Temyiz mahkemesi ve bazı idari davalar için ilk derece mahkemesi olarak görevli) ​ İDARE VE VERGİ HUKUKU ALANINDA AVUKATLIK HİZMETİ SUNDUĞUMUZ BAZI DAVALAR: ​ Tam yargı davaları (İdarenin eylem ve işleminden kaynaklanan tazminat ve alacak davaları) İdari İşlemin İptali davaları Memur disiplin cezalarına ilişkin davalar Her türlü vergi / ceza ihbarnamelerinin iptali davaları, Ödeme emrinin iptali davaları, Haczin, e-haczin, ihtiyati haczin ve ihtiyati tahakkuk ile satış işleminin iptali davaları, Vergi Hukukundan kaynaklanan diğer davalar ​ İdari Davalar ve Vergi Davalarınız için iletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz. ​ Trabzon İdare ve Vergi Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Danisma | Öksüz Hukuk Bürosu

    BÜRO ADRESİMİZ Çarşı Mah. Kahramanmaraş Cad. No:39 Yıldırımlar İş Hanı Kat : 3 Daire : 37 Ortahisar / Trabzon İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ Mobil : +90 505 886 1193 Sabit Telefon : +90 462 411 1193 E-Posta : ayseoksuz@trabzon.av.tr Web : www.ayseoksuz.av.tr BİZE ULAŞIN Gönder Gönderdiğiniz İçin Teşekkür Ederiz!

  • Trabzon Boşanma Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    BOŞANMA DAVALARI NASIL AÇILIR? ​ Boşanma davaları genel itibari ile anlaşmalı ya da çekişmeli olmak üzere iki şekilde açılabilir. Her iki tür boşanma davasında da görevli mahkemeler Aile Mahkemeleri’dir. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde boşanma davaları Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde açılabilir. ​ BOŞANMA SEBEPLERİ Şiddetli Geçimsizlik Zina Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme Akıl hastalığı Hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış Terk ANLAŞMALI BOŞANMA DAVALARI ​ Anlaşmalı boşanma davaları tarafların boşanma ve ferileri hakkında düzenledikleri protokolle birlikte tarafların belirledikleri herhangi bir yer Aile Mahkemesi’nde açılabilir. Tarafların duruşmaya katılımları ve protokolde yazan hususlar konusunda anlaştıklarına dair beyanları aldıktan sonra Hakim tarafların ortak imzalarını taşıyan protokole göre karar verilir, burada önemli olan bir diğer husus tarafların en az 1 yıl süre ile evli olmaları gerektiği hususudur. Aksi durumda tarafların anlaşmalı boşanmaları mümkün değildir. Anlaşmalı boşanma davalarını çekişmeli boşanma davalarından ayıran bir diğer husus da çekişmeli boşanma davalarına göre çok daha kısa sürede sonuçlanmasıdır. Anlaşmalı boşanma davaları tüm yazışmalarla birlikte ortalama 1-1,5 ay gibi bir süreçte sonuçlanacaktır. ​ ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVALARI ​ Çekişmeli boşanma davaları, taraflardan birinin yerleşim yeri aile mahkemesinde açılabileceği gibi, tarafların son 6 aydan beri ikamet ettikleri yer aile mahkemesinde de açılabilir. Çekişmeli boşanma davası açarken davayı açan kişinin boşanma sebeplerini somut bir şekilde belirtmesi gerekecektir. Bu sebep genel olarak şiddetli geçimsizlik olabileceği gibi, zina,suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış, terk vb. gibi özel sebepler de olabilir. Davayı açan kişi dilekçesinde boşanma sebeplerinin yanısıra bu sebeplerin haklı sebepler olduğunu da ispatı gerekmektedir. Başka bir deyişle boşanma talep eden tarafın boşanma davası açılmasında karşı tarafın kusurlu olduğunu ispatlaması gerekecektir. Anlaşmalı boşanma davalarının aksine çekişmeli boşanma davaları tebligat, öninceleme ve tahkikat aşamalarından geçeceği için ortalama 1 yılı aşkın sürede sonuçlanır. Taraflardan birinin mahkeme kararına itiraz etmesi durumunda kararın kesinleşmesi daha da uzun zaman alabilir. Boşanma davalarında uyuşmazlık konusu boşanma, velayet, nafaka ve tazminat olmak üzere maddi ve manevi birçok konuda sonuç doğuran davalar olup, boşanma davalarını taraflar avukat aracılığıyla yürütebileceği gibi taraflar bizzat kendileri de yürütebilir. ​ Trabzon Boşanma Avukatı Arabulucu & Avukat Ayşe Öksüz Zıvalı / 0505 886 11 93

  • Trabzon Ki̇ra Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Kira Hukuku Davaları ​ Kira hukuku, Borçlar hukukumuzun bir parçası olup, yeni borçlar kanunumuzda düzenlenmiştir. Borçlar Kanununda Kira Sözleşmesi: Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Türk Borçlar Kanununun 299 vd. maddelerinde kira sözleşmesine ilişkin öncelikle genel hükümler düzenlenmiş, ardından ikinci ayrımda konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. ​ TAHLİYE SEBEPLERİ ​ Konut ve İşyeri İhtiyacı Sebebiyle Tahliye Yeni Malikin Konut veya İşyeri Gereksinimi Sebebiyle Tahliye Kiralananın yeniden inşa veya imarı sebebiyle tahliye Kiracının Yazılı Tahliye Taahhüdü İki Haklı İhtar Sebebiyle Tahliye Kiracının veya Birlikte Yaşadığı Eşinin Oturmaya Elverişli Konutunun Varlığı Sebebiyle Tahliye Temerrüt Nedeniyle Tahliye Sözleşmeye Aykırılık Nedeni ile Tahliye ​ HİZMET VERDİĞİMİZ KİRA SÖZLEŞMELERİ MESELELERİ ​ Tahliye Davaları Kira Bedeli Tespit Davaları Kira Alacaklarının Takibi ve tahsili Kira Sözleşmelerini Hazırlanması Kira Bedelinin Uyarlanması Davaları ​ Trabzon Kira Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Trabzon Tazmi̇nat Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Tazminat Davaları ​ TAZMİNAT NEDİR? ​ Tazminat Davası, maddi veya manevi bir zararın oluşması karşısında işbu zararın giderilmesi için zarar verene karşı açılan davadır. Tazminat; zarar görene, zarar verenin ödemesi gereken bedeldir. Hukuk alanında çok geniş uygulaması olan hukuk dalına ise Tazminat Hukuku adı verilmektedir. ​ Tazminat Türleri : ​ Manevi Tazminat : Kişilik hakları ihlali sebebiyle uğranılan zararın tazmini için ödenen bedel. Maddi Tazminat : Zarar veren bir davranış nedeni ile kişi veya kurumların mal varlığında yaşanan eksilmeyi telafi etmek amacıyla ödenen bedel Tazminat davası; uğradığı fiilden dolayı maddi veya manevi zarar gören tarafından, zarara sebebiyet veren gerçek veya tüzel kişilere karşı açılır. ​ HİZMET VERDİĞİMİZ TAZMİNAT HUKUKU ALANLARI ​ İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davaları (Ölüm, yaralanma veya kalıcı sakatlık doğuran iş kazaları) Ölümlü veya Yaralamalı Trafik Kazalarında Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Haksız Tutuklama Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları Doktor Hataları (Malpraktis) Nedeni ile Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Meslek Hastalıkları nedeni ile Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Boşanma Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Destekten Yoksun Kalma Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Sözleşme İhlali Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Ceza Hukukundan Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları Tazminat hukuku; zamanaşımı süreleri, tazminat hesaplamaları, tazminat türleri bakımından dikkat ve özen gerektiren bir hukuk dalıdır. ​ Trabzon Tazminat Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Trabzon Komşuluk Hukuku Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Komşuluk Hukuku Davaları Komşuluk hukuku, Türk Medeni Kanununa göre, birbirine komşu olan taşınmaz maliklerinin birbirine karşı hak ve yükümlülüklerini düzenleyen hukuk kuralları bütünüdür.” Komşuluk hukuku kurallarının bir bölümü özel hukuk, bir bölümü de kamu hukuku alanına girmektedir. Özel hukuk alanındaki komşuluk hukuku kuralları hemen bütünüyle Türk Medeni Kanunu’nun ayni haklar bölümünde yer almaktadır. Komşuluk Hukuku gereğince yükümlülükler üç başlık altında toplanır. ​ 1) Mülkiyet hakkından doğan bazı yetkileri kullanmama yükümlülüğü, 2) Katlanma yükümlülüğü, 3) Bazı edimlerde bulunma yükümlülüğü. Kamu hukuku alanındaki komşuluk huku­ku kuralları büyük ölçüde idare hukuku mevzuatında öngörülmüştür. Bunlardan en önemlileri Çevre Kanunu ve İmar Kanunu’ dur. Komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, Taşkın İnşaat Davaları Eski hale getirme Davaları Tazminat Davaları Çevre Kirliliği Davaları İmar Kirliği Davaları ​ Trabzon Komşuluk Hukuku Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Trabzon Ti̇caret Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    Ticaret Hukuku Davaları ​ Ticaret hukuku, hukukun, ticaretle ilişkili tüm mevzuatı kapsayan bir alt dalıdır. Bireyler ve şirketler arasındaki ticari ilişkileri düzenler. Hükümler, temel olarak Ticaret Kanunu’nda toplanmıştır (6102 sayılı yasa). Ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ticaret hukuku kanunlarındandır. Ticaret hukukunun genel kavramları; tacir, ticari işletme, ticaret sicili, ticaret unvanı, haksız rekabet, ticari defterler, cari hesap, ticari işler tellallığı, acentelik, ticaret ortaklıkları başlıklarında tanımlanır. Ticaret ortaklıkları kolektif, komandit, anonim, limited, kooperatif ortaklıklarıdır. Ticari Belgelerle ilgili hukuk, kıymetli evrak başlığında toplanmıştır. Düzenlenme biçimleri nama yazılı ve hamiline yazılı olur. Kıymetli evrak poliçe, bono, çek, emtia senetleri, taşıma senetleri türlerindendir. Ticari Sözleşmelerin Tanzimi Şirket Birleşmeleri ve Devralmaları Haksız Rekabet Davaları İflasın Ertelenmesi Davaları Türk Ticaret Kanunu’ ndan Doğan Sair İhtilafların Çözümü ​ Trabzon Ticaret Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

  • Trabzon Velayet Vesayet Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu

    VELAYET VE VESAYET DAVALARI ​ VELAYET NEDİR? Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki kanundan doğan eğitim, terbiye, temsil hak ve yetkisidir. TMK.335.md.sine göre ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar. Evlilik devam ettiği sürece; ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Ana ve baba evli değilse; velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmış ise hakim, çocuğun menfaatine göre vasi atar veya velayeti babaya verir. Velayetin kaldırılması : Hakim, çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir. ​ Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi, Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması, Velayet görevini yapabilecek anne yada baba yoksa vesayet kurumu devreye girecektir. Kanun gereği velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. ​ VESAYET VE VASİ ATANMASI NEDİR? ​ Vesayet, ergin kişilerin yada velayet altında bulunmayan küçüklerin şahsi ve maddi menfaatlerinin korunması amacıyla mahkeme kararı ile kısıtlanmasıdır. Vesayet altına alınan kişiye bir vasi tayin edilir. Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (MK m.403). Vesayeti gerektiren haller ve şartları Medeni Kanun 404, 405, 406 ve 407 maddelerinde tek tek sayılmıştır.,408. maddede ise kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınması düzenlenmiştir. ​ VESAYETİ GEREKTİREN HALLER ​ Medeni Kanun’a göre vesayeti gerektiren haller şunlardır: Yaş küçüklüğü, Kısıtlanma Hürriyeti bağlayıcı (hapis cezası) ceza alma, Kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınmayı talep etmesi. ​ VESAYET ORGANLARI VE VESAYET MAKAMI ​ Genel olarak vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır. Kamu vesayeti vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir. ​ Vesayet Makamından İzin Alınması Gereken Durumlar ​ Aşağıdaki hâllerde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izni gereklidir: ​ Taşınmaz alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması, Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi, Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri, Ödünç verme ve alma, Kambiyo taahhüdü altına girme, Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması, Kısıtlının bir sanat veya meslekle uğraşması, Acele hâller dışında, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması, Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması, Borç ödemeden aciz beyanı, Kısıtlının hayat sigortası yapılması, Çıraklık sözleşmesi yapılması, Kısıtlının bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi, Kısıtlının yerleşim yerinin değiştirilmesi ​ VESAYET MAKAMININ İZNİNDEN SONRA DENETİM MAKAMININ DA İZNİ GEREKEN DURUMLAR ​ Aşağıdaki hâllerde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izninden sonra denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinin da izni gereklidir: ​ Kısıtlının evlât edinmesi veya evlât edinilmesi, Kısıtlının vatandaşlığa girmesi veya çıkması, Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması, Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması, Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması, Küçüğün ergin kılınması, Kısıtlı ile vasi arasında sözleşme yapılması. ​ Trabzon Velayet ve Vesayet Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı

bottom of page