Search Results
Boş arama ile 40 sonuç bulundu
- Trabzon Tüketi̇ci̇ Haklari Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Tüketici Hukuku Davaları Tüketici Hukuku, tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri alan ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendiren ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenleyen bir hukuk dalıdır. Tüketici Hukukunda Danışma Niteliğinde Hizmet Tüketici Hukuku mevzuatına uyum sağlanması hizmetleri Müşteri ilişkileri, tip sözleşmeler konusunda müvekkilleri bilgilendirme Garanti belgeleri, etiket ve taahhütlerin hazırlanması Bayilik ve distribütörlük ilişkileri Tüketici taleplerinin değerlendirilmesi ve uyuşmazlıkların çözümlenmesi Tüketici Hukuku Davalarında Avukatlık Hizmeti Tüketiciler lehine Hakem Heyetine başvurulması Tüketici mahkemesinde dava açılması ve takibi Banka Tüketici Kredisi ve Kredi Kartı Sözleşmelerinden doğan Davalar Ayıplı Mal Davaları Ayıplı Hizmet Davaları Trabzon Tüketici Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Velayet Vesayet Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
VELAYET VE VESAYET DAVALARI VELAYET NEDİR? Ana ve/veya babanın, reşit olmamış çocukları üzerindeki kanundan doğan eğitim, terbiye, temsil hak ve yetkisidir. TMK.335.md.sine göre ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar. Evlilik devam ettiği sürece; ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Ana ve baba evli değilse; velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmış ise hakim, çocuğun menfaatine göre vasi atar veya velayeti babaya verir. Velayetin kaldırılması : Hakim, çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi, Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması, Velayet görevini yapabilecek anne yada baba yoksa vesayet kurumu devreye girecektir. Kanun gereği velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. VESAYET VE VASİ ATANMASI NEDİR? Vesayet, ergin kişilerin yada velayet altında bulunmayan küçüklerin şahsi ve maddi menfaatlerinin korunması amacıyla mahkeme kararı ile kısıtlanmasıdır. Vesayet altına alınan kişiye bir vasi tayin edilir. Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (MK m.403). Vesayeti gerektiren haller ve şartları Medeni Kanun 404, 405, 406 ve 407 maddelerinde tek tek sayılmıştır.,408. maddede ise kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınması düzenlenmiştir. VESAYETİ GEREKTİREN HALLER Medeni Kanun’a göre vesayeti gerektiren haller şunlardır: Yaş küçüklüğü, Kısıtlanma Hürriyeti bağlayıcı (hapis cezası) ceza alma, Kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınmayı talep etmesi. VESAYET ORGANLARI VE VESAYET MAKAMI Genel olarak vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır. Kamu vesayeti vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir. Vesayet Makamından İzin Alınması Gereken Durumlar Aşağıdaki hâllerde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izni gereklidir: Taşınmaz alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması, Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi, Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri, Ödünç verme ve alma, Kambiyo taahhüdü altına girme, Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması, Kısıtlının bir sanat veya meslekle uğraşması, Acele hâller dışında, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması, Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması, Borç ödemeden aciz beyanı, Kısıtlının hayat sigortası yapılması, Çıraklık sözleşmesi yapılması, Kısıtlının bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi, Kısıtlının yerleşim yerinin değiştirilmesi VESAYET MAKAMININ İZNİNDEN SONRA DENETİM MAKAMININ DA İZNİ GEREKEN DURUMLAR Aşağıdaki hâllerde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izninden sonra denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinin da izni gereklidir: Kısıtlının evlât edinmesi veya evlât edinilmesi, Kısıtlının vatandaşlığa girmesi veya çıkması, Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması, Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması, Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması, Küçüğün ergin kılınması, Kısıtlı ile vasi arasında sözleşme yapılması. Trabzon Velayet ve Vesayet Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon İş Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
İŞ HUKUKU, KAPSAMI VE AMACI İş, işçi, işveren gibi konuları ele alan, işçi ve işveren arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve inceleyen hukuk dalına İş Hukuku denir. İş Hukukunun kapsamında özellikle işçi ve işveren yer almaktadır. Bu bakımdan kanunda yapılan işçi ve işveren değerlendirmeleri büyük önem arz etmekte olup, aradaki uyuşmazlığa hangi hukukun uygulanacağının bulunmasında önemli rol oynamaktadır. İŞ HUKUKUNA İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLAR VE UYGULANACAK KANUNLAR İş hukukuna ilişkin düzenlemelerin asıl olarak 4857 sayılı İş Kanunu ‘nda yer almaktadır. İş hukuku alanında bir uyuşmazlığın doğması halinde, ilk olarak bakılması gereken 4857 sayılı İş Kanunu ’dur. Bunun yanı sıra; işin niteliğine veya işçinin durumuna göre 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 5953 sayılı Basın İş Kanunu, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu … gibi kanunlarda iş hukukuna ilişkin özel düzenlemeler bulunmaktadır. Ayrıca bazı durumlarda 6098 sayılı Borçlar Kanunu uygulama alanı bulmaktadır. İŞE İADE DAVASI VE İŞE İADE DAVASI AVUKATI ‘NIN ÖNEMİ İş Kanunu' ca işçiyi korumakta olup, iş güvencesi kapsamında birtakım haklar tanımaktadır. Bu haklar sınırsız ve kesin olmamakla birlikte, işçinin işverene karşı daha dik bir şekilde durabilmesini sağlamaktadır. İşe iade de bu haklardan bir tanesi olup, işverenin keyfi davranışlarının önüne geçmek amaçlanmıştır. Ancak şunu da unutmamak gerekir; işvereni çalışmak istemediği işçi ile çalışması yönünde emir verilemez. Zorlayabilir ancak mecbur bırakamaz. Yani, işveren, bir işçiye çalışmak istemiyorsa, bunun için şart ve yükümlülükleri yerine getirmesi gerekmektedir. İŞE İADE DAVASI NEDİR? İş Kanunu'ndaki 18 19 20 21 22 ve 29 maddeler işverenin iş akdini nasıl sonlandırabileceğini düzenlemektedir. İşe iade davası, işverenin işçinin iş akdini haksız bir nedenle sonlandırması halinde, iş akdi haksız fesih edilen işçinin açabileceği bir dava türüdür. Ancak tek başına iş akdinin haksız sonlandırılması yeterli olmayıp, işe iade davası için diğer şartları da taşıyor olmak gerekir. Davanın ne kadar sürede açılacağı, işe iade davasını kimlerin açabileceği, kimlerin işe iade davası açamayacağı gibi hususlar 4857 sayılı İş Kanunu içerisinde belirtilmektedir. İŞE İADE DAVASI ŞARTLARI NELERDİR? – Haksız nedenle iş akdi feshedilen kişinin işe iade davası açabilmesi için işyerinde 30 veya daha fazla kişinin çalışıyor olması gerekir. Bu 30 kişi iş akdinin sonlandırıldığı tarih dikkate alınarak hesaplanır. - İşe iade davası açmak istiyorum diyen kişinin, o iş yerinde en az altı aylık çalışmasının bulunması gerekir. Altı aydan az kıdeme sahip işçiler işe iade davası açamaz. – İş akdi haksız sonlandırılan işçi ile iş yeri arasındaki belirsiz süreli iş sözleşmesinin olması veya işin niteliği gereği belirsiz süreli iş sözleşmesi şeklinde olması gerekmektedir. – İşe iade davası açabilmek için iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedilmesi gerekir. Yani iş akdini kendisi sonlandıran işçi işe iade davası açamaz. – İşe iade davası açılabilmesi için fesih, geçerli bir sebep dışında gerçekleşmiş olmalıdır. Hangi durumlarda iş akdinin feshedileceği 4857 sayılı İş Kanunu içerisinde yer almaktadır. – İşe iade davası, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili sıfatında ya da işveren vekili yardımcısı sıfatındaki kişiler tarafından açılamaz. KİMLER İŞE İADE DAVASI AÇABİLİR? İşe iade davası, iş akdinin işveren tarafından haksız fesih edilmesinden itibaren 30 gün içerisinde arabulucuya başvurması, arabulucuda düzenlenecek arabulucu anlaşmazlık tutanağı sonrasında iki haftalık süre içerisinde dava açılması gerekir. Bu dava süresi içerisinde açılmazsa dava hakkı sona erer. İşe iade davası, iş akdi haksız sonlandırılan işçi tarafından, 30 ve üzeri işçi çalıştıran işverene karşı açılır. Mahkemece, işe iade davası sonucunda, haksız feshin tespitine ve işçinin iadesine karar verilir. İŞE İADE DAVASI AÇMA SÜRESİ NE KADAR? İş Kanunu madde 20/1 gereği; İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Bu süre içinde arabulucuya başvurmayan ve arabuluculuk anlaşmazlık sonrasında belirtilen iki haftalık süre içerisinde dava açmayan işçi işe iade davası açamaz. İŞE İADE DAVASI NE KADAR SÜRER? NE KADAR ZAMANDA SONUÇLANIR? İşçinin hakkının korunması amacıyla kanunda, işe iade davalarının sonuçlanacağı süre öngörülmüştür. Uygulamada her ne kadar bu sürelere, İş Mahkemelerinin iş yükü, usulü işlemlerin vakit alması vs. nedeniyle riayet edilemese de işçi bakımından kanun koyucu tarafından koruma sağlanmak istenmiştir. Bu hükme göre işe iade talebiyle açılacak dava, 2 ay içerisinde sonuçlanmalı ve temyizi de 1 aydan önce tamamlanmalıdır. İŞE İADE DAVASI NEREDE VE HANGİ MAHKEMEDE AÇILIR? İşe iade davalarında görevli mahkeme, İş Mahkemeleri’ dir. Dava işçinin çalıştığı yer veya işverenin adresinde bulunan iş mahkemelerinde görülür. İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde açılacak işe iade davalarına Asliye Hukuk Mahkemesi, iş mahkemesi sıfatıyla bakar. Trabzon İş ve İşçi Davaları Avukatı Arabulucu & Avukat Ayşe Öksüz Zıvalı / 0505 886 11 93
- Trabzon Bi̇li̇şi̇m Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Bilişim Hukuku Davaları Bilişim Hukuku, teknolojik gelişmeler çerçevesinde teknik, ekonomik ve toplumsal alanlarda kullanılan bilginin, elektronik ve benzeri makineler aracılığıyla toplanması, işlenmesi, saklanması ve korunması ile bunlardan doğan ihtilafların çözümü ile ilgilenen hukuk dalıdır. HİZMET VERDİĞİMİZ BİLİŞİM HUKUKU DAVALARI Alan adı uyuşmazlıklarından doğan davalar, Erişim engelleme kararları, Web sitelerinin içeriğinin yayından kaldırılması, cevap ve düzeltme haklarının kullanılması, İnternet yoluyla işlenen hakaret, tehdit ve şantaj suçları, Bilişim sistemini bozma ve engelleme suçları, Bilişim sistemindeki verileri değiştirme, bozma, kopyalama ve yok etme suçları, Banka ve kredi kartların kötüye kullanılması suçu, Diğer bilgisayar, bilişim ve internet suçları. Mesafeli alım-satım sözleşmeleri, Kişisel verilerin korunması ve kişisel bilgi kullanımı amaçlı teyitler, Reklam amaçlı ya da diğer önemsiz e-posta trafiği, Kişisel ya da kurumsal sistemlere yönelik haksız fiiller (hacking), Alan adı ve hizmet sağlayıcı işlemleri, erişim engelleme kararları Trabzon Bilişim Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Komşuluk Hukuku Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Komşuluk Hukuku Davaları Komşuluk hukuku, Türk Medeni Kanununa göre, birbirine komşu olan taşınmaz maliklerinin birbirine karşı hak ve yükümlülüklerini düzenleyen hukuk kuralları bütünüdür.” Komşuluk hukuku kurallarının bir bölümü özel hukuk, bir bölümü de kamu hukuku alanına girmektedir. Özel hukuk alanındaki komşuluk hukuku kuralları hemen bütünüyle Türk Medeni Kanunu’nun ayni haklar bölümünde yer almaktadır. Komşuluk Hukuku gereğince yükümlülükler üç başlık altında toplanır. 1) Mülkiyet hakkından doğan bazı yetkileri kullanmama yükümlülüğü, 2) Katlanma yükümlülüğü, 3) Bazı edimlerde bulunma yükümlülüğü. Kamu hukuku alanındaki komşuluk hukuku kuralları büyük ölçüde idare hukuku mevzuatında öngörülmüştür. Bunlardan en önemlileri Çevre Kanunu ve İmar Kanunu’ dur. Komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, Taşkın İnşaat Davaları Eski hale getirme Davaları Tazminat Davaları Çevre Kirliliği Davaları İmar Kirliği Davaları Trabzon Komşuluk Hukuku Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Spor Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Spor Hukuku Davaları Spor Hukuku, sporun sureleri arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne, spor ahlakı ve ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde çözüm arayan hukuk dalıdır. Profesyonel sporcu sözleşmelerinin düzenlenmesi Disiplin Hukuku meseleleri 6222 sayılı yasadan kaynaklanan davalar Sporcu transferinden doğan davalar Sporcu sözleşmelerinden kaynaklanan hak ve alacak davaları Spor Kazalarından doğan hallerde tarafların temsili Dopingle ilgili yetkili birimlere itiraz Trabzon Spor Hukuku Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- İş Ve Sosyal Güvenli̇k Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Davaları İş hukukunu işçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen ve inceleyen bir hukuk dalı olarak tanımlamak mümkündür İş hukuku, işçi haklarını, çalışma koşullarını, işçi ücretlerini, işçi sendikaları ve işveren-isçi ilişkilerini düzenler. İş hukukunu bireysel ve toplu iş hukuku şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Bireysel iş hukuku işçilerin işverenler ile ilişkilerini düzenlerken, toplu iş hukuku ise işçi ve işverenlerin oluşturdukları sendikalar arasındaki ilişkileri düzenlenmektedir. İş uyuşmazlığı, işçi ile işveren arasında iş sözleşmesine bağlı olarak iş ilişkisi sebebi ile çıkan uyuşmazlıktır. Bir ya da birden çok işçi ile işveren arasında ortaya çıkan iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık, bireysel iş uyuşmazlığıdır. İşçilerin kollektif hakları ile, sendikal örgütlenme, toplu pazarlık ve toplu sözleşme süreci ile ilişkilendiği takdirde, toplu iş uyuşmazlığı olarak adlandırılır. İş hukukunun ulusal ve uluslararası kaynakları olarak; iç hukukumuzda 4857 sayılı İş Kanunu, Basın İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu temel kaynaklar arasında yer almaktadır. Uluslararası kaynakların oluşumunda ise Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliğinin önemli katkıları bulunmaktadır. Özellikle Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) oluşturduğu uluslararası sözleşmeler iş hukukunun önemli kaynakları arasında yer almaktadır. İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk İş hukukunda, işçi ve işveren arasındaki yıllık izin ücreti, fazla çalışma (fazla mesai) ücreti, maaş ve benzeri işçilik alacakları ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve benzeri tazminatların ödenmemesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda 01.01.2018 tarihinden itibaren arabuluculuk yoluna başvurma zorunlu hale gelmiştir. (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3). İşe İade Davalarında da Arabuluculuk Zorunludur: İşe iade davaları, iş sözleşmesinin hukuka aykırı feshedilmesi halinde işçinin işine geri dönmesini sağlayan bir iş davası türüdür. İşçi, iş akdi feshedildikten sonra işe iade davası açmadan önce uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözülmesi için arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk ancak tarafların serbest iradeleriyle karar verebilecekleri konularda mümkündür. Daha açık bir ifadeyle; kamu düzenini ilgilendirmeyen ve cebri icraya elverişli konularda taraflar arabulucuya gidebilirler. Tarafların sözleşme konusu yapamayacakları konularda örneğin ceza davalarında, nüfus kaydına ilişkin davalarda veya çocukların velayetine ilişkin davalarda arabuluculuk mümkün değildir. ARABULUCULUK SÜRECİNDE AVUKAT DESTEĞİ Avukatların kişileri, Arabuluculuk süreçlerinde etkili ve yetkin olarak temsil etmesinin önemi büyüktür. Sistemin sağlıklı, güvenli etkin ve verimli bir şekilde işlemesi için avukatların arabuluculuk müzakere masasında taraf vekili olarak yer alması hak kayıplarının önüne geçmektedir. Özellikle işçi ve işveren ilişkilerinde işçinin işveren karşısında zayıf konumda olduğu aşikardır. Kanunda, tarafların arabulucuya başvururken ve tüm süreç boyunca eşit haklara sahip oldukları düzenlenmiştir. Eşitliğin ön planda olması gereken bir ortamda, işçinin eşit düzeyde olması ve kendini rahatça ifade ederek haklarını talep etmesi arabuluculuk sürecinde ancak avukatla temsili halinde mümkündür. İş ve Sosyal Güvenlik uyuşmazlıkları iş mahkemelerinde, iş mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerinde görülür. Başlıca iş davaları aşağıda sıralanmıştır. İŞÇİ TARAFINDAN AÇILAN İŞ DAVALARI : Kıdem ve İhbar Tazminatı Davaları İşçilik Alacakları Davaları (Maaş, ücret, prim, fazla mesai, yıllık izin ve tatil günleri alacakları) İşe İade Davaları İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Doğan Davalar İşçilerin yaralanma, ölüm ve iş göremezlik durumlarından doğan davalar İşçi ve üçüncü kişiler açısından işverenin kusursuz sorumluluğundan doğan davalar Mobing ve kötü niyet tazminatlarına ilişkin davalar Hizmet Tespiti Davaları SGK kayıtlarının düzeltilmesi davaları İŞVEREN TARAFINDAN AÇILAN İŞ DAVALARI : Menfi Tespit Davaları İhbar Tazminatı Davaları Eğitim Bedelinin Tahsili Davaları İdari Para Cezalarına İtirazlar Trabzon İş ve Sosyal Güvenlik Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Yargilama Süreleri̇ | Öksüz Hukuk Bürosu
Yargıda Hedef Süre Nedir? Mahkemelerin belirlenen süreler içerisinde davaları sonuçlandırmasını öngören ve Adalet Bakanlığı tarafından başlatılan ‘Yargıda Hedef Süre’ uygulaması 3 Eylül 2018’de başladı yürürlüğe girdi. Adalet Bakanlığı tarafından başlatılan ‘Yargıda Hedef Süre’ uygulaması kapsamında, soruşturma ve davaların ne zaman sonuçlanacağına ilişkin belirlenen süreler önceden taraflara bildirilecek. Bakanlık, 220 soruşturma ve 1457 dava türü ile ilgili hedef süre belirledi. Adaletin en makul sürede sağlanması amaçlanan “hedef süre”yi tutturamayan hakim ve savcılar, UYAP üzerinden “kırmızı” uyarı alacak ve gecikme nedenine ilişkin izahat verecek. Türkiye’de yıllarca hatta yarım asır süren davalar bulunuyor. Her bir dava ve soruşturma için hedef süre öngören, hedeflenen sürede tamamlanamayan dava ve soruşturmaların hızlandırılması amacıyla çözümler üretilmesini ve bu sayede yargılama ve soruşturma sürelerinin kısaltılmasını amaçlayan bir dava yönetim sistemi olan “hedef süre”, 3 Eylül’de uygulanmaya başlandı. Uygulama, 1 Ocak 2019’dan itibaren de vatandaşlara tebliğ edilmeye başlanacak. Ancak “hedef süre”, uygulamanın başladığı, 3 Eylül’den sonra açılan soruşturma ve açılan davaları kapsayacak. Yani uygulama, bu tarihten önceki dava ve soruşturmalar için geçerli olmayacak. Soruşturma ile ilgili hedef süreler savcılık, dava ile ilgili hedef süreler ise mahkemeler tarafından taraflara bildirilecek. Yapılan çalışmayla 220 soruşturma türüyle ilgili hedef süre belirlendi. Ayrıca bin 457 dava türüne hedef süre konuldu. Davalarla ilgili hedef süreler hukuk, idari ve ceza yargılamaları şeklinde 3 başlık altında toplandı. Ceza yargılamalarındaki hedef süreler belirlenirken mahkemelerin derdest dosya puanı (dosya sayısı) dikkate alındı. Buna göre, kasten adam öldürme, zimmet, rüşvet, resmi belgede sahtecilik, silahlı örgüt üyesi olmak, casusluk ve anayasal düzene karşı işlenen suçlar gibi ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlardan açılan davaların mahkemenin dosya puanına göre 300 ile 390 gün arasında bitirilmesi hedefleniyor. Yine 10 yıl veya daha az hapis cezası gerektiren dava ve işlere bakmakla görevli asliye ceza mahkemeleri için de hedef süre dosya puanına göre belirlendi. Bu mahkemelerin görevine giren suçlara ilişkin davalara 300 ile 390 gün hedef süresi konuldu. Bu suçların arasında vergi kaçakçılığı, ihaleye fesat karıştırma, cinsel saldırı, tehdit, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, hırsızlık, mala zarar verme, parada sahtecilik, Cumhurbaşkanına hakaret gibi suçlar bulunuyor. Hakim ve savcılar dosyanın hedef süresine ilişkin aşamaları renkli çizelgeyle takip edebilecek. Buna göre, yargılama başladığında davaya ilişkin hedef süre çizelgesi “yeşil” olarak görülecek. Hedef sürenin yarısına ulaşıldığına bu renk “sarı” olacak. Ancak belirlenen hedef sürenin sonlarına gelindiğinde sistem “kırmızı” uyarı verecek. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yazılım ile hakim ve savcıların UYAP ekranlarından öngörülen hedef süreleri görebilmeleri sağlandı. Sisteme, hukuk, idari yargı ve ceza davaları için ayrı ayrı “gecikme nedeni paneli” de eklendi. Hedef süre geçtikten sonra davayı karara bağlayanlar söz konusu davanın gecikme nedenini gerekçelendirmesi gerekecek. Buna göre, hakim, panelde bulunan 15 civarındaki gerekçeden birisini işaretleyecek. Eğer panelde uygun bir gerekçe yoksa hakimin belli bir karakteri geçmeyecek şekilde gecikme nedenini sisteme yazması gerekecek. Uygulama ile taraflar, soruşturma ve davanın ne kadar süre içerisinde sonuçlanacağını bilecek. Bunun yanı sıra uygulama sayesinde yargılamayı uzatan sorunlar tespit edilecek. Ayrıca her bir davanın ortalama duruşma süresi ve sayısı, bir dosyanın tebligatta geçen ortalama süresi, dosyanın bilirkişide geçtiği ortalama süreleri gibi istatistiki veriler bu sistem üzerinden elde edilebilecek. Ardından yargılamaların adil ve daha hızlı bir sürede sonuçlandırılması için yargılamaları uzatan nedenlerin bilimsel tespiti yapılarak çözümler üretilecek ve böylece uzun süren yargılamalar nedeniyle hak ihlali yaşanmasının önüne geçilecek. Hedef sürelere ilişkin ölçümleme bilgileri her yıl Ocak ayı başında Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Adalet Komisyonu Başkanlıklarının ilgili UYAP ekranında gösterilecek. Başsavcılıklar ve Adalet Komisyonu Başkanlıkları, yaşanan gecikmelerin sebepleri ile çözüm önerilerine ilişkin rapor hazırlayıp Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’na gönderecek. Hazırlanan bu raporlar daha sonraki yıllarda soruşturma ve yargılamalar için hedef süre belirlenirken dikkate alınacak. Ayrıca bu rapordaki veriler, HSK Teftiş Kurulu tarafından adli yargı hakim ve savcıları ile idari yargı hakimlerinin denetiminde esas alınacak. Hedef süre uygulaması ile ilgili hakim ve savcılar ile vatandaşlar için bir tanıtım kitapçığı hazırlanacak. Bu kitapçıkta, hedef sürenin kapsamı, nasıl uygulanacağı ve hedef sürelerin nasıl öğrenileceğine ilişkin bilgiler yer alacak. Hedef süreleri, soruşturma aşamasında, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığa başvurularak soruşturma bürosu tarafından verilecek belge ile bildirilecek. Ceza davalarında, sanık ve müdafi iddianame ekinde gönderilen belgeyle, şikayetçi ve mağdur ise duruşma gününü bildiren çağrı kağıdıyla gönderilen belgeyle hedef süreyi öğrenebilecek. İdari yargı ve hukuk davalarındaki davacılar dava açılırken verilen tevzi formuyla, davalı da dava dilekçesi ekinde gönderilecek tevzi formuyla hedef süreyi öğrenecek. HUKUK DAVALARI İÇİN HEDEF SÜRELER Vesayet davası (satışa izin) 90 gün İcra takibine itirazın kaldırılması 180 gün Boşanma davası (çekişmeli) 300 gün, Kiralananın tahliyesi davası (Borçlar Kanunundan kaynaklanan) 300 gün Babalık davası 330 gün Alacak davası (kira alacağı) 450 gün Alacak davası (işçi ve işveren uyuşmazlığına ilişkisinden kaynaklı) 540 gün Alacak davası (Satım sözleşmesinden kaynaklanan) 330 gün Tazminat davası (haksız fiilden kaynaklanan) 450 gün Tapu iptali ve tescili davası 730 gün Trabzon Arabulucu & Avukat Ayşe Öksüz Zıvalı / 0505 886 11 93
- İş Kazasi Tazmi̇nat Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
İŞ KAZASI NEDİR? İş kazası, işçilerin iş hayatında meydana gelen kazaları ifade etmektedir. Günümüzde özellikle yüksek risk taşıyan iş kollarında can güvenliğini tehdit edebilecek birçok tehlike mevcuttur. İşveren açısından, bu konuda gerekli önlemlerin alınması yanında, işçiye gerekli eğitimin verilmesi zorunludur. Ancak maalesef çoğu zaman işverence alınması gereken tedbirlerin alınmadığına, ve işçinin adeta canı pahasına çalıştırıldığına uygulamada çok fazla şahit olunmaktadır. Bu gibi durumlarda gerek yaralanma gerekse de ölüm ile sonuçlanan iş kazaları yaşanmaktadır. Bu durumlarda gerekli tedbirleri almayan işveren sorumludur. İŞ KAZASI HALİNDE AÇILACAK DAVALAR NELERDİR ? Çoğu iş kazası neticesinde, işçi yaralanmakta kimi zamanda ölümü ile vahim sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Böyle durumlarda gerek kolluk birimi gerekse Cumhuriyet Savcısı tarafından soruşturma başlatılarak, sorumlular aleyhine ceza davası açılmaktadır. Bununla birlikte işçi veya kanuni mirasçıları (işçinin ölümü halinde) tarafından da hukuk davaları açılabilecek,ve gerek yapılan hastane, cenaze vs. masraflar gerekse işçinin yaralanması veya ölümün edeniyle tazminata ilişkin talepler, iş kazası davalarında istenebilmektedir. İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI KİME KARŞI AÇILIR? İş kazası nedeniyle açılacak tazminat davaları, iş kazasının meydana gelmesinde kusuru olan, işverene karşı açılır. İş kazası nedeniyle açılacak tazminat davası, esasen işverenin kendisini temsile yetkili çalışanlarına veya aracı kişilere de açılabilir. İŞ KAZASI NEDENİYLE AÇILACAK MANEVİ TAZMİNAT DAVASI Manevi tazminat; kişilik hakları zarar gören kişinin, zarara sebep sorumlulardan alınarak kendisine ödenecek uygun bedeli ifade etmektedir. İş kazası nedeniyle açılacak manevi tazminat davasında, işçi iş kazası nedeniyle uğradığı manevi zararı talep etmektedir. Burada manevi zarardan kasıt, işçinin iş kazası nedeniyle uğramış olduğu acı, elem, psikolojik yıpranmayı ifade etmektedir. İşçi, iş kazası nedeniyle uğramış olduğu zarar nedeniyle, buna sebep olan işveren ve sorumlu üçüncü kişilerden manevi tazminat istemesi mümkündür. MANEVİ TAZMİNATIN ŞARTLARI NELERDİR ? İş kazası nedeniyle zarar gören işçi ve/veya iş kazası sonucu ölen işçinin mirasçıları manevi tazminat talep edebilirler. Bu durumda Mahkemece manevi tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların varlığı aranacaktır. Buna göre; İş kazasına sebebiyet veren fiil Bu fiil neticesinde bir zararın meydana gelmesi Meydana gelen zarar ile fiil arasında illiyet bağı (neden/sonuç ilişkisi) Fiilin hukuka aykırı olması İşçinin zarara uğraması gereklidir. ÖLEN İŞÇİNİN EŞİ VE/VEYA ÇOCUKLARIN MANEVİ TAZMİNATA BAŞVURMA ŞARTLARI NELERDİR ? İş kazası nedeniyle işçinin ölmesi halinde, işçinin geride kalan yasal mirasçıları maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Bununla birlikte, işçinin yaralanması halinde de işçinin yasal mirasçıları, çektikleri acı ve üzüntüye karşılık manevi tazminat talep hakkı mevcuttur.Zira manevi tazminatın amacı, iş kazası dolayısıyla kişilerin manevi yitimlerinin giderilmesidir. İş kazası neticesinde ölüm gerçekleşirse bu halde işçinin yasal mirasçıları olan annesi, babası, eşi veya çocuklarının talep edebileceği bir tazminat türü olan destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir. İş kazası sonrası ölüm nedeniyle açılabilecek tazminat davası için, iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde bir ölüm meydana gelmesi, ölen işçinin yakınlarının ise işçinin desteğinden yoksun kalacak olmaları gerekir. İŞ KAZASI NEDENİYLE AÇILACAK MADDİ TAZMİNAT DAVASI Maddi tazminat davası, iş kazası nedeniyle işçinin uğradığı maddi zararların tazminine ilişkindir. İş kazası geçiren işçi, bedenen zarara uğramış olabilir. İşçi açacağı bir tazminat davası ile uğradığı bu zararların tazminini talep edebilir. İŞ KAZASI NEDENİYLE İŞÇİNİN ÖLÜMÜ HALİNDE İSTENEBİLECEK TAZMİNATLAR ; Cenaze giderleri, Tedavi giderleri, Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, Ölenin desteğinden yoksun kalan mirasçıların bu sebeple uğradıkları zararlar İŞ KAZASI NEDENİYLE BEDENSEL ZARAR HALİNDE İSTENEBİLECEK TAZMİNATLAR; Tedavi giderleri, Kazanç kaybı, Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASINDA ASIL İŞVEREN/TAŞERON SORUMLULUĞU NEDİR? Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerden uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işlerde çalıştıran diğer işveren ile iş verenin arasında kurulan ilişkiye asıl işveren/ alt işveren (taşeron) ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren- alt işverenin (taşeron) işçilerine karşı, o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan ve iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu TİS. den doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.İşçinin iş kazası sebebiyle uğradığı zarardan İş Kanunu gereği asıl işveren ve alt işveren (taşeron) müteselsilden sorumludur. İŞ KAZASI TAZMİNATI NASIL HESAPLANIR? İş kazası nedeni ile açılacak tazminat davasında miktarın belirlenmesinde birden fazla faktör etkendir. Bunlara kısaca değinecek olursak; işçinin maluliyet durumu, işçinin iş kazasının meydana gelmesinde kusur durumu, işçinin yaşı ( işçinin yaşı hesaplamalarda işçinin normal bir insan dikkate alınarak yaşayacağı süre bakımından kalan süre açısından önemlidir), işçinin aylık ücreti ve iş kazası nedeniyle uğradığı zarar. İŞ KAZALARINA İLİŞKİN TAZMİNAT DAVALARI NE ZAMANA KADAR AÇILABİLİR? İş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı genel hükümlere göre belirlenir. Buna göre; iş kazası sebebi ile açılacak maddi ve manevi tazminat davaları, iş kazasının gerçekleştiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak iş kazası nedeniyle bir ceza davası açılmışsa ve ceza davasının “dava zamanaşımı süresi” daha fazla ise, iş kazası nedeniyle tazminat davasında da ceza davası zamanaşımı süresi uygulanır. İŞ KAZALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME İş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme, İş Mahkemeleri ‘dir. Yetkili Mahkeme ise, iş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında iş kazasının gerçekleştiği yer veya işverenin adresinde bulunan iş mahkemelerinde görülür. Trabzon İş Kazası Tazminat Davaları Avukatı Arabulucu & Avukat Ayşe Öksüz Zıvalı / 0505 886 11 93
- Trabzon Kadastro Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Kadastro Davaları Kadastro Nedir ? Kadastro; ülke sınırları içerisindeki taşınmaz malların sınırlarının, arazi ve harita üzerinde belirlenerek hukuki durumlarının tespit edilmesi sonucunda Türk Medeni Yasası uyarınca tapu siciline tescil edilmesi ve hak sahiplerine tapu belgelerinin verilmesi işleminin bütünüdür. Ülkemizde yapılan veya halen yapılmakta olan kadastro çalışmaları sonucunda birçok hukuki ihtilaf meydana gelmektedir. Bu alanda en sık karşılaşılan sorun kadastro tespiti esnasında taşınmazların bir başkası (genellikle komşu yahut husumetli akraba) üzerine tapuda tescil edilmesidir. Hak sahiplerinin arazinin bulunduğu yerlerde yaşamamaları, yurt dışında olmaları gibi sebepler bu sorunları daha da artırmaktadır. 1- Kadastro Tespitine İtiraz Davası (Kadastro Kanunu 10.md) Kadastro tespitinden sonra, tespit sonuçları askıya asılmak suretiyle ilan edilmektedir. Bu askı cetvelleri kadastro müdürlüğünde ve muhtarlıklarda 30 gün süre ile askıda tutulur. Yapılan tespite itirazı olanları 30 günlük askı süresi içinde Kadastro Mahkemesi’nde Kadastro Tespitine İtiraz Davası açması gerekir. 30 günün geçmesi ile birlikte dava açılmamışsa kadastro tutanakları kesinleşir. 2- Tapu İptali ve Tescil Davası Kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra ancak Tapu İptali ve Tescil Davası açılabilir. Kadastro tespiti nedeni ile tapu iptali ve tescil davalarında 10 yıllık hak düşürücü süre mevcuttur. Bu tür davalar kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçmeden açılmalıdır. Kadastro Tespitinden 10 Yıl Geçtikten Sonra Dava Açılabilir mi? Genel kural 10 yıl olmakla birlikte, bazı durumlarda 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra da dava açılabilmektedir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 01.04.2014 tarihli kararında; davayı açma hakkı bulunan kişinin (miras bırakan) kadastro tespitinden sonra, 10 yıllık hak düşürücü süre geçmeden önce ölmesi hâlinde mirasçılar tarafından açılacak tapu iptal ve tescil davasında 10 yıllık sürenin aranmayacağına hükmetmiştir. Dava Kime Karşı Açılabilir? Dava, tapuda kimin adına kayıt edilmişse ona karşı açılmalıdır. Uygulamada hatalı olarak; kadastro çalışmasını yapan kuruma, Tapu Müdürlüğüne karşı dava açıldığı da görülmekte olup; bu durum hukuken yanlıştır. Öksüz Hukuk Bürosu olarak, hatalı Kadastro Tespiti nedeni ile yaşanan her türlü ihtilafta ve kadastro davalarında hukuki hizmet vermekteyiz. İletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz. Trabzon Kadastro Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Kamulaştirma Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Kamulaştırma Davaları Kamulaştırma, özel mülkiyete konu olan taşınmaz malların, tamamına yada bir kısmına, devlete ait kurum ve kuruluşlarca, kamu yararı ilkesi ve kanunda öngörülen esas ve usuller çerçevesinde, el konulması işlemidir. Yetkili idare kamu yararı var ise gerekli gördüğü taşınmazları kamulaştırabilir. Kamulaştırma Süreci Kamulaştırma yapmak isteyen kurum kamu yararı kararı aldıktan sonra tapu sicil müdürlüğüne yazı yazarak taşınmazın üzerine kamulaştırma şerhi konulmasını talep eder. Taşınmazın değerini tespit etmesi için kıymet takdir komisyonu, pazarlıkla satın almak üzere de uzlaşma komisyonu oluşturulur. Taşınmazın malikleri ile yürütülen pazarlık görüşmeleri sonuçsuz kalır ise idare mahkemeye başvurur. Kısaca kamulaştırma davası olarak adlandırılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açar. Kamulaştırma Türleri Acele kamulaştırma: Kamu yararının gecikmemesi amacıyla, kanunda öngörülen şartların oluşması durumunda taşınmazın malikine karşı acele el koyma davası açılabilir. Mahkemenin acele el koyma kararından sonra kamulaştırmayı yapacak olan kurum satın alma usulü ile satın alma yoluna gider. Anlaşma olmazsa idare tarafından yine kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açılır. İdare tarafından makul süre içerisinde bu davanın açılmaması halinde el konulan taşınmazın maliki tarafından kamulaştırmasız el koymadan dolayı bedel davası açılabilir. Kısmı kamulaştırma: Kamulaştırmayı yapacak olan kurum bazen bir taşınmazın tamamını değil de bir kısmını kamulaştırabilir. Eğer bir kısmı kamulaştırılan taşınmazın kalan kısmının değerinde bir düşme meydana gelirse, bu kayıp kamulaştırma bedeline eklenerek malike ödenir. Bunun tam tersi olarak kamulaştırmadan dolayı kalan kısmın değerinde bir artış söz konusu olursa bu kez de bu miktar kamulaştırma bedelinden düşülür. Trampa yolu ile kamulaştırma: Taşınmaz maliklerinin rıza göstermesi koşulu ile, kamulaştırılacak olan taşınmazın kamulaştırmayı yapan kuruma ait başka bir taşınmaz ile takas edilmesi suretiyle de kamulaştırma yapılabilir. Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası Kamulaştırmayı yapacak olan kurum kamulaştırmayı satın alma usulü ile yapamaz ise taşınmazın malikine karşı yetkili asliye mahkemesinde dava açar. Bu dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası olarak adlandırılır. Mahkeme tarafından taşınmazın bedeli tespit edilir ve dava sonucunda bedeli malike ödenmesine, taşınmazın idare adına tesciline karar verilir. Kamulaştırma İşleminin İptali Davası Kamulaştırma davası idare tarafından açılmakta olup; davanın konusu kamulaştırma bedelinin belirlenmesidir. Mülkünün kamulaştırılmasını istemeyen malikler idare mahkemesinde (bazı durumlarda Danıştay) Kamulaştırmanın İptali Davası açabilir. Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından Kamulaştırma Kanunu’nun 10 uncu maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir. Trabzon Kamulaştırma Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
- Trabzon Si̇gorta Davalari Avukati | Öksüz Hukuk Bürosu
Sigorta Hukuku Davaları Sigorta Hukuku, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmeleri ve bu sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri inceleyen, ticaret hukuku kapsamına giren bir özel hukuk dalıdır. Sigorta Poliçeleri ile ilgili alacak ve tazminat talepleri Mesleki Sorumluluk Sigortaları Davaları İş Kazaları Sigortaları Davaları Yönetim kurulu üyelerinin sigorta sorunları, Trafik kazalarına ilişkin tazminat talepleri, Hayat ve Maluliyet Sigortası davaları, Can Kaybından doğan sigorta davaları Yangından doğan iddialar, Hayat ve Maluliyet Sigortası, Tıbbi Uygulama Hatasına İlişkin Sigorta Davaları, Ferdi Kaza Sigortaları Davaları, Sigorta Poliçesi Kaynaklı Rücu Davaları Trabzon Sigorta Davaları Avukatı Ayşe Öksüz Zıvalı
